© Kıbrıs Haber Sitesi 2023

Çözüm sürecinin görünmeyen yüzünde neler var .....?

Aydınlık Gazetesi ‘’Kıbrıs’ta kritik takvim işliyor.’’ başlığı altında bir değerlendirmede bulundu.

İşte Aydınlık Gazetesi’ne göre çözüm sürecinin perde arkası..

Ankara, seçim sonrası süreçte Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere odaklanmışken, ülkemizde Türkiye’nin ulusal davasına büyük bir darbe vuracak kritik süreç sessiz sedasız hız kazandı.

Ada’da 2004 yılındaki Annan Planı’na benzer şekilde, KKTC’yi tamamen ortadan kaldıracak, garanti ve ittifak anlaşmalarını geçersiz kılacak bir takvim işlemeye başladı.
Annan Planı’nın üzerinden geçen 11 yıldan bu yana, uluslararası toplum 2004 yılında vermiş olduğu sözleri bir kenara bırakıp, KKTC’ye yönelik yalıtım politikasından geri adım atmadığı gibi, Rumların arkasında durmayı sürdürdü.

Türk tarafının, “masadan kalkan, görüşmeden kaçan biz olmayalım” yaklaşımı içinde, müzakere süreci ağır aksak zaman zaman da Rumların gereksiz kaprisleri nedeniyle sekteye uğrayarak yürüse de, Kıbrıs’taki tabloyu değiştiren, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler oldu.

Arap Baharı ile başlayan süreçte, bölgenin hem siyasi hem de idari açıdan alt üst olması, ABD’nin sözde “terör” kartını kullanıp yeniden Ortadoğuyu şekillendirme çabası ve buna bağlı olarak yürütülen vekâletler savaşı, Kıbrıs sorununun çözümünde de parametreleri bir anda değiştirdi.

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin ihvan üzerinden kurguladığı Ortadoğu politikasının iflası ile birlikte, Türkiye Doğu Akdeniz’e ilişkin politikasında da sıkıntıya düştü. İsrail, Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Mısır özellikle de Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının çıkarılması ve Avrupa’ya taşınması konusunda işbirliğini geliştirirken Türkiye yalnızlaştı. 
Önceki dönemde, Doğu Akdeniz’deki stratejik dengeleri koruyup kollamada Türk Deniz Kuvvetlerinin ön planda olmasına karşın, Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile ciddi boyutlara ulaşan kan kaybı, Türk gemilerinin bölgede bayrak göstermesini, gerektiği zaman savaş gemilerini devreye sokup oldu bittilerin önüne geçmesinde sıkıntı yaratmaya başladı.
İşte, Kıbrıs’taki siyasi gelişmelerin kırılma noktası da bu süreçte başladı. ABD yönetimi, gerek Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi gerek İsrail’in güvenliğinin sağlanması, gerekse Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervlerinin güvence altına alınması için hızla devreye girdi.

Türkiye’nin Manavgat suyunu Kıbrıs’a götürme projesinin yanı sıra Rumların müstakil ya da İsrail ile ortak olarak Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol yataklarını işletmeye açmasıyla; dengeler biranda değişti.
Batılı güçlerin düğmeye basmasıyla “çözüm” söylemi ön plana taşındı, KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de “çözüme en yakın” isim sandıktan çıkınca, süreç biranda hızlandı. “Bu ivme ve kararlılık, devam etmesi halinde Kıbrıs sorununun çözümü yıllar değil, aylar içerisinde gerçekleşecektir” açıklaması yaparak, Rumların her istediğine “evet” diyebileceği sinyalini vermekte sakınca görmedi.
Diğer yandan halen sürmekte olan görüşmelere bakıldığında gündem maddesi olan konu başlıklarının, yıllardır AKP’nin sözde “çözüm” isteyip, KKTC’nin uluslar arası açıdan yalıtılmasına zemin hazırladığını gösteriyor. Rumlar, Türk tarafından gelecek suyu bile istemezken, bugün Kıbrıs’ta kuzey ve güneydeki elektrik şebekelerinin interkonekte çalışmalarının altı ay içerisinde tamamlanması, mobil iletişimde ortaklaşmaya gidilmesi ele alınıyor. 
Mutabakata varılan noktalardan biri ise iki geçiş noktasının kurulması. Lefke ve Derinya bölgesinde kurulacak geçiş noktaları ile kuzey ve güney birbirine daha da bağlanmış olacak. Aynı şekilde Radyo frekanslarında yaşanan çakışmayla ilgili olarak da çalışmaların sürdürülmesi kararı alındı.
Garantiler konusunda da Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’nin bir araya geleceği üçlü bir konferans da öngörülüyor. Bu konferansta garanti anlaşmasından vazgeçilirse, Türkiye’nin KKTC üzerindeki koruma kalkanı da fiilen ortadan kalkmış olacak.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER