Kasım ayı müzakereler için çok önemli
GÜNDEMCyprus Mail yazarlarından Stefanos Evripidou’nun hafta sonu yayımlanan makalesi Kıbrıs müzakere sürecine istinaden yazılmış geniş bir değerlendirme olarak göze çarpıyor. Yazar birçok Türk ve Rum kaynağa dayandırarak yazdığı makalesinde liderlerin sadece ‘kahve içerek’ momentum var demeyi sonsuza kadar sürdüremeyeceğini belirterek, yakın sürede elle tutulur gelişmelere ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Evripidou, güvenilir kaynaklara dayandırdığı makalesinde, Kasım ayının son derece önemli gelişmelere gebe olduğunu belirterek tarafların ya ‘çok büyük ilerleme var’ ya da ‘çok büyük sorunlar var’ noktasına varacağını iddia ederek, yine Kasım ayında ortak bir açıklama olasılığına vurgu yaptı.
Yazarın Kıbrıslı Türk müzakere heyetine yakın bir kaynağa dayandırdığı bir başka iddiasına göre mülkiyet konusunda 22 adet kategorinin kesin olarak belirlendiğini, tarafların yönetim ve güç paylaşımı, AB, ekonomi ve mülkiyet konularında büyük yakınlaşmalar var. Toprak ve güvenlik konularında ise karşılıklı öneriler sunulmuş durumda...
Kıbrıs Postası - Ulaş BARIŞ/Cyprus Mail
Kıbrıs müzakerelerinde en kritik üç aya girilirken, liderlerin son görüşmeler sonrası ortaya somut bir açılım koyamaması eleştirilere ve şüphelere yol açıyor.
Özellikle çok şeyler beklenilen 1 ve 14 Eylül görüşmelerinden bilindik ‘verimli ve yapıcı görüşme oldu’ açıklamalarının dışında yeni bir güven yaratıcı önlemin çıkmaması, liderlerin ‘müzakerecilerin tartışı konuları görüştük’ şeklinde açıklamaları ‘süreç bir yere gitmiyor mu?’ şeklinde sorulara yol açtı.
Cyprus Mail yazarlarından Stefanos Evripidou’nun hafta sonu yayımlanan makalesine göre konuyla ilgili olarak “liderlerin yolu uzun ve rüzgârlı olabilir ancak yol tek yönlü bir yoldur” diye müzakerelerin bir son oyun olduğuna dair vurgularda bulunuyor.
Verilen rolü oynamak-ancak ne kadar uzun süre?” başlıklı makalesinde Evripidou, liderlerin gelecek hafta başlayacak New York ziyaretleri öncesi toplumlara elle tutulur hiçbir şey vermemelerini “müzakerelerde yakalanan momentum kaybedildi mi şüpheleri artırmasına rağmen iki liderin müzakerelerde birbirlerini suçlamak yerine sürekli olarak ‘ortak yaşam ve ortak paydadan’ bahsetmesi ortaya tarihte hiç görülmemiş bir durum çıkartmış.
Yazar bu durumdan “müzakere takımları sadece birbirlerinden insan olarak hoşlanmakla kalmıyor, beraberce sorunları çözmek için kafa patlatıyor ve birbirlerine yardım ediyorlar, önerileri eski önerilerle karşılaştırıyorlar. (Rum) Müzakere ekibine yakın bir kaynağım bana bu durumu şöyle anlatıyor; ‘müzakereler çok iyi gidiyor. Bazı zorluklarımız var ancak bu da sürecin bir parçası. Her iki ekipte de bir çözüm bulma yönünde büyük açlık var. Ben çok ümitliyim.”
Evripidou yine aynı kaynağın ifadelerini kullanarak Kasım ayının çok büyük hareketliliklere sahne olacağını da vurguluyor.
“Yine aynı kaynağın verdiği bilgiye göre müzakerelerin dönüm noktası Kasım ayı olacak. Çünkü ancak o zaman büyük bir gelişme ya da büyük bir problem olduğunu anlayabileceğiz. Kasım ayı geldiğinde liderler daha sık görüşmeye başlayacak daha evvelden oluşturulacak olan bir anlaşmazlık listesi üzerinden konuşmaya başlayarak karşılıklı olarak her iki tarafın stratejik sınırlamalarını da göz önüne alarak bir sonuca varmaya çalışacak.”
Evripidou’nun Rum müzakere ekibine yakın kaynağına dayandırdığı makalesinin en vurucu kısmı ise iki tarafın Kasım ayı içinde muhtemelen her iki liderin sözcülerinin birlikte yapacağı ve gelişmeleri aktaracağı ortak basın toplantısı.
Öte yandan, Evripidou Kıbrıs Türk müzakere ekibine yakın bir kaynağa doğrulattığı bilgiye göre, mülkiyet konusunda şu ana kadar 22 kategori kesin olarak belirlenmiş durumda.
Aynı kaynağın verdiği bilgilere göre 4 başlıkta (yönetim ve güç paylaşımı, AB, ekonomi ve mülkiyet) konularında büyük ilerlemeler sağlandı. Garantiler ve toprak konularında ise karşılıklı görüşler ortaya konuldu.
Kaynağa göre, iki taraf özellikle mülkiyet konusunda birbirlerine ateş etmek ve saldırmak yerine, son derece sağlıklı tartışmalar yapmanın yolunu bulmuşlar. Bu durum da geçmişin ‘kısır döngüden kurtulamayan’ tartışmalarını çok daha yararlı hale getirmiş.
Yazar, makalesinde başlıklarla ilgili çeşitli kaynaklara dayandırdığı yorumlarda da bulunmuş.
Yazar “iki taraf da özellikle tazminat konusunda dışardan gelecek ‘maddi yardımlara’ karşı çekinceli bir tavır ortaya koyuyor, her iki toplumun bu kaynak sağlayıcıların varlığını destekleyip desteklemeyeceğini bilemiyor. Ortaya çıkacak olan mekanizmanın ‘bireysel mülkiyet haklarına tamamen saygı duyar’ yönde bir mekanizma olması gerektiğinin altını çiziyorlar. Ayrıca diğer konularla ilgili başka huşularda da hassas davranılmasını, büyük yer değiştirmelerin yaşanmamasını öngörüyorlar” diye irdelediği konuyu “Ortaya çıkacak yeni durumun iki taraftan birini ‘karışıklık’ içine sokmaması gerekir” diye bağlıyor.
Yazarın vurguladığı bir başka husus ise, bu maddi kaynak sağlayıcıların ellerini ceplerine ancak her iki tarafta da ‘kaotik durumların’ ortaya çıkmayacağından emin olmasından sonra atacak olması.
Evripidou “adada bulunacak çözümün en önemli noktalarından birisi de desteklenebilir olması. Kıbrıslı Rumlar mülkiyet konusunda tazminatların sadece iade edilemeyecek mallarla ilgili olmaması gerektiğini düşünüyor, buna federal yapı içerisinde bulunacak olan mallar ve Maraş’ın da dahil edilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Kıbrıslı bir Türk kaynağa göre ise, tazminata bulunacak kaynak konusu sadece Kıbrıslıların çözeceği bir konu değil. Aynı kaynak ‘tüm dünya bu konuya katkı koymalı’ diye fikir beyan ediyor. Bu konudaki çalışmalar ise aslında başlamış durumda. BM Genel Merkezinin koridorlarında tartışılan bu konuya göre, AB, ABD ve hatta Türkiye maddi kaynak sağlayıcı olma konusunda en büyük adaylar. Özel sektörün de maddi kaynak sağlaması gündemde” diye yazıyor.
Yazara göre, mülkiyet dışında garanti ve güvenlik konularının referandumda çıkacak olan sonuç konusunda son derece etkili olacak.
Kıbrıs ve Türkiye konularında uzman olan Rebbeca Byrant’a göre Kıbrıslı Türkler garanti ve güvenlik konularında rahat zira varılacak olan anlaşmada Türkiye’ye bir şekilde garantörlük verileceğini düşünüyorlar.
Ancak Balkanlar ve Kıbrıs Uzmanı James Ker-Lindsey’e göre, garanti sistemi Kıbrıslı Rumlar tarafından tarihi bir hata olarak yanlış anlaşılmış bir olgu. buna rağmen her iki taraftan da ‘evet’ oyu çıkmasının kaderi, bu ‘kırmızı çizgilerin’ hangi pragmatik yollarla aşılacağına bakıyor.
Evripidou “Ker Lindsey’e göre, şu anki süreç iki toplumlu iki kesimli bir federasyon kurmak için son şans olabilir. Bu sadece BM’nin süreci artık bırakacak olmasından değil, AB-Türkiye arasındaki dalgalanmalar olmasından da kaynaklanıyor. Artık kimse Türkiye’nin AB için ciddi bir aday olduğunu göz ardı etmiyor” diye ortaya çıkması muhtemel duruma ilişkin yorumlarda bulunuyor.
Byrant’a göre, Kıbrıs’ta yapılacak olan yeni bir referandumda çıkabilecek bir ‘hayır’ oyu taksimi kalıcılaştırma tehlikesi taşıyor.
Ancak yazarın konuşan bir Kıbrıslı Türk kaynak masada oturan tarafların ‘bir anlaşmaya varılacağı konusundaki güvenleri’ oldukça yüksek.
Ancak aynı kaynak bazı ‘zor’ konular üzerinde hala daha iki tarafa da ortak yarar sağlayacak şekle dönüşmüş uzlaşmalar olmadığını da belirtiyor.
Sorun yaratan bir başka konu da her iki liderin yapıcı gelişmeleri ‘sürece zarar vermemek için’ açıklayamaması. Bu izolasyon durumu her iki toplumda da rahatsızlık yaratıyor.
Öte yandan yazara göre, liderlerin beraber kahve içip, kültürel etkinliklere katılarak süreçte ‘büyük momentum var’ mesajı verme durumunu sonsuza kadar sürdürmeleri imkânsız.
“Çok kısa zaman içerisinde liderler büyük ilerleme veya somut sonuçlar açıklamak zorundadırlar. Bunu da gerçek bir iletişim stratejisi kurarak birlikte yapmalıdır. İki liderin de sözcüsü, ortak bir dille, sürece yapılan eleştirilere cevap vermelidir. Öte yandan bu ortak stratejiye büyük ihtiyaç varken, her iki tarafında süreci göz ardı etmemeleri gerekmektedir. Basitçe anlatmak gerekirse, sürece yapılan saldırılar, günlük taktiklerle bertaraf edilemez.”
Evripidou ’ya göre burada iki seçenek var:
“Ya taraflar bu iletişim stratejisi konusunda uzman hale gelip basitçe iki tarafı da zorlamayacak bilgiler sunacak ya da bir metin üzerinde hızla uzlaşıp bunun kampanyasını başlatacaklar. Son anketlere göre Kıbrıslı Rumlar bir çözüm konusunda her zamankinden daha iyimser durumda olmalarına rağmen, Kıbrıslı Türkler, ortaya çıkan yeni durumdan, yani ‘bireysel haklara saygı gösterilecek’ şeklindeki mutabakattan şoke olmuş durumdadırlar. Byrant’a göre, Kıbrıslı Türkler haklarının toplumsal kontekste korunacağını düşünmekteydiler ancak son mutabakat, kuzeyde alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Bu da kuzeyde ‘Akıncı Rum mülkiyet tezlerini kabul etti’ şeklide yorumlandı, infial yarattı. Ancak bireysek mülkiyet hakkı Kıbrıslı Rumlar tek domaini değil. Onlar Batı Avrupa hukukunun tüm Kıbrıslılara uygulanması gerektiğini düşünüyorlar. Öte yandan, Kıbrıslı Rumların bir kısmı da Rum taşınmazlarının şimdiki kullanıcılarına hak tanınması yönündeki mutabakatına karşı çıktığı ve Anastasiadis’e sert eleştiriler getirdiği de görüldü.”
Öte yandan Evripidou ‘ya göre, her iki lidere söz konusu mutabakatta gösterilen tepki, iki tarafı da yeni uzlaşıları açıklamaktan uzak tutmuş.
Bu durumu müzakerelere yakın bir başka kaynak ise şöyle açıklıyor;
“Şu an ‘hayır’ kampanyacıları doğan boşluğu dolduruyorlar ama bu uzun bir oyun ve bizler sabırlı davranıp gerekli dokunuşları yapmalıyız. Varılacak olan sonuç her iki topluma açıklandığında, bugün hayır kampanyası yapanların topluma ne kadar yaşan söylediği ortaya çıkacaktır.”
Son olarak yazar makalesini şu ifadelerle noktalıyor;
“Liderler, mülkiyet konusunda çıkmaları gereken yokuşları çıksa bile; güvenlik konusundaki hassasiyetleri aşsa bile; çözüm için gerekli tüm elementleri sağlasa bile, toplumların bunları doğru anlaması için gerekli şartları sağlamakla yükümlüdürler. Bazıları ‘evet’ kampanyasının başlamasını henüz ‘prematüre’ olarak düşünebilir ancak liderlerin şu andaki başarı kapasitesi, beraber ortak bir paydada buluşabilme becerisi, varılacak olan ortaklık anlaşmasının temellerini pratik olarak atma şansı doğuruyor.”
İlginizi Çekebilir